teknoloji

adtech

28 Eylül 2008 Pazar

NANO-TEKNOLOJİ NEDİR?

Nano-teknolojı nedır,nano-teknolojı nerelerde kullanılır,nano-teknolojı ne demek
NANO-ÖLÇEK DÜNYASI NANO-SCALE WORLD

NANO-TEKNOLOJİ NEDİR ve NERELERDE KULLANILABİLİR?
Dünyada yapılan bir araştırmaya göre %29’umuzun duyduğu nano-teknoloji nedir?
Nano-teknoloji ultra ince/küçük parçaların/malzemelerin kullanım bilimidir. Bir nano metre (1 nm) milimetrenin milyonda birine eşittir (1nm = 10-9 m = 10-6 mm). İnsan saç kılı 80.000 nm kalınlığındadır. Kırmızı kan hücreleri 7000 nm çapındadır. Nano-bilimi malzemelerin büyük ölçekteki özelliklerinden farklı olarak malzemeleri atomik, moleküler ve makro moleküler ölçekte inceler ve maniple eder.
Malzemeler nano ölçekte, iri boyuttan çok farklı özellik ve davranışlar gösterirler. Nano malzemeler daha kuvvetli, daha hafif veya daha farklı şekilde ısı ve elektrik iletme özelliklerine sahiptir. Hatta renkleri bile değişir. Örneğin nano ölçekteki altın parçaları, parça boyutuna göre kırmızı ve mavi renk olabilmektedir.
Parça boyutu inceldikçe birim kütle için yüzey alanı artışı, malzemenin kimyasal reaktivitesini artırır. Bu yüzden nano-malzemeler yakıt hücreleri ve pillerde katalizör görevi görebilmektedir. Parça boyutu inceldikçe kuantum etkisi artar, malzemenin optik, magnetik ve elektriksel özellikleri önemli ölçüde değişir.
Bilgisayar yongaları (chip), CD’ler ve mobil telefonların yapımında nano-malzemeler kullanılmaktadır. Nano-malzemelerden üretilen cihazlar daha hızlı, hafif, kuvvetli ve verimli olmaktadır. Nano-teknolojiler sağlık, bilgi teknolojileri (IT) ve enerji depolamada çok büyük potansiyel kullanım olanaklarına sahiptir. İçinde yaşadığımız dünya nano-teknolojilerle çok önemli gelişmeler kaydedecektir. Dünyada gelişmiş devletler ve iş dünyası nano-teknolojiye çok büyük yatırımlar yapmaktadır. Nano-teknolojı nedır,nano-teknolojı nerelerde kullanılır,nano-teknolojı ne demek
NANO-MALZEMELER NASIL YAPILIR?
Doğal veya insan yapımı (sentetik) olabilirler. Örneğin nano-parçalar bitkiler, algler ve volkanik aktivitelerle doğal olarak üretilebilmektedir. Nano-parçacıklar binlerce yıldır pişirme ve yanma olaylarının ürünü olarak yaratılmaktadır. Ayrıca araç ekzozlarından da oluşmaktadır.
Kasların hareketini sağlayan ve hücreleri tamir eden insan vücudundaki bazı proteinler nano-boyutludur. Nano malzemeler çok farklı şekillerde oluşabilmektedir Bazı nano-malzemeler kendi bileşenlerinden oluşabilmektedir. Karbon parçaları bu şekilde nano tüpler yapmaktadır. Diğer bir yöntemde bilgisayar yongaları yapımında kullanılan nano-malzemelerin iri parçalardan dağlanmasıdır (etching).
Güçlü mikroskoplar atom ve molekülleri daha yakından görmemizi, toplamamızı ve basit nano yapı oluşturmamıza yardımcı olmaktadır. Bazı nano-malzemeler molekül molekül yapılabilmektedir. Örneğin IBM bu tekniği kullanarak Xenon atomlarından IBM logosunu 5 nm harflerle ışıldatmasını başarmıştır. Bugün bu teknik çok emek yoğun ve endüstriyel kullanıma henüz uygun değildir. Şüphesiz ki nano-teknolojiler gelecekte yaşam kalitemizi geliştirecektir.
NANO-TEKNOLOJİLER EMİN MİDİR?
Bilgisayar yongaları ve katalizörler sağlık ve emniyet riski oluşturmaz. Çünkü nano-malzeme büyük nesnelere dağlandığından (etch)/bağlandığından çevreye yayılmaz ve zarar vermez. Oysa serbest nano-parçalar zararlıdır. Nano-parçaların ve nano-tüplerin üretimi esnasında oluşan malzeme bulk malzeme üzerine bağlanmadığından serbesttir ve etrafa saçılabilir. Nano boyutlu bu parçaların solunması, yenmesi veya vücuda deri yoluyla girmesi hücrelere zarar verebilir. Nano-tüpler yapısal olarak asbest liflere benzer, uzun süre fazla miktarda solunursa solunum sorunlarına yol açabilir. Nano-malzeme üretilen yerlerde nano-partikül maruziyeti mutlaka gözlenmelidir. Serbest nano partikülleri çevreye (besin zincirine, bitkilere ve hayvanlara) potansiyel zarara Nano-teknolojı nedır,nano-teknolojı nerelerde kullanılır,nano-teknolojı ne demeksahiptir.
NANO-TEKNOLOJİNİN GELECEĞİ NEDİR?
Kısa vadede, nano-teknolojiler daha küçük, daha hızlı bilgisayarlar ve daha keskin/net ve verimli elektronik görüntü cihazları (display) yapımına yol açacaktır. Nano parçalar boyaya katıldığında boya ağırlığı azalacak böylece uçaklarda/gemilerde kullanıldığında toplam ağırlık düşecek ve daha az yakıt tüketilecektir. Nano parçacıklar çevreyi temizlemede yardımcı olurlar. Nano-parçalar toprak ve yer altı suyundaki tehlikeli bileşikleri zararsız bileşenler haline dönüştürmesine yardımcı olur.
Nano-zarlar (membrane) uzun vadede potansiyel olarak su arıtma prosesinde daha enerji etkin olacaktır. Ayrıca yüksek performanslı motorlar uzun ömürlü makine yağları ile sağlanacaktır. Tıb alanında uzun vadede ilaç sektöründe ve takma organ yapımında kullanımı vardır. Nano-parçalar vücudun belli kısmına özel ilaç olarak hızlı verilebilmektedir. Hafif ve uzun ömürlü takma organlar (kalp kapakçığı, kalça protezleri vs) yapımında da kullanılabilmektedir. Tansiyonu ve kalp atışını ölçen akıllı elbiseler yapımında ve çevredeki tehlikeli kimyasalları teşhisinde nano-malzemeler kullanılabilmektedir.
Karbon nano-tüpler yassı karbon atomu yaprakları yuvarlanarak ve çok ince silindir tüpü şeklinde yapılırlar. Karbon nano-tüpler çelikten 100 kat güçlüdür fakat 6 kat daha hafiftir ve elektrik iletirler. Elektronik görüntü (display) ve algılayıcı (sensor) yapımı ve hafif inşaat malzemesi yapımında kullanılmaktadır Farklı yapı, uzunluk ve çaplarda nano-tüpler yapılabilmektedir.
SONUÇ
Nano-teknoloji ve nano malzemelerin kullanımının hızla artaçağı tahmin edilmektedir. Nano malzemeler yapısal uygulamalar (seramik, katalizör, kompozit malzemeler, kaplama, inçe filmler, tozlar), vücut bakım ürünleri (makyaj malzemeleri yapımında), elektronik parçalar (nano-elektronikler, organik ışık yayan diotlar, algılayıcılar, optik-elektronik malzeme yapımında), biyo-teknolojide/tıpta (hedef ilaç ve biyoalgılayıcı yapımında) ve çevre korumada (nanofiltrasyon ve membran filtrasyonda) kullanılacaktır. Gelişmiş devletler nano-teknolojilerdeki Ar-Ge çalışmalarına büyük önem vermekte ve kaynak ayırmaktadır. Ülkemizin de bu konuda geride kalmamasında yarar vardır.
Kaynak: The Royal Society.

26 Eylül 2008 Cuma

HAVA YOLU ŞİRKETLERİ

HAVA YOLU ŞİRKETLERİ
http://www.corendon-airlines.com/
http://www.flybestair.com/
http://www.thy.com.tr/
http://www.atlasjet.com/
http://www.freebirdairlines.com/
http://www.flyair.com.tr/
http://www.interekspres.com/
http://www.onurair.com.tr/
http://www.sunexpress.com.tr/
http://www.mngairlines.com/
http://www.skyairlines.net/
http://www.kthy.net/
http://www.worldfocusair.com/
http://www.sagaairlines.com

24 Eylül 2008 Çarşamba

Esprimo Mobile


Esprimo Mobile
Cazip fiyatlı profesyonel dizüstü Intel® Core™2 Duo işlemci


ESPRIMO Mobile M Series
Your mobile hot spot
For business people moving from location to location, work is impossible without mobile equipment. The ESPRIMO Mobile M Series – a solid 14.1-inch notebook – with the latest Intel® Centrino® 2 Processor Technology meets the growing need for ubiquitous connectivity. It keeps you working productively wherever you decide to work.
Embedded mobile broadband access (3G/UMTS) always keeps you in touch with colleagues, partners and customers anywhere, anytime. And once you are back in the office, the port replicator instantly transforms the ESPRIMO Mobile into a fully-fledged PC.

SPECIAL FEATURES

Equipped with the latest Intel® Centrino® 2 Processor Technology
genuine Windows Vista® Business
14.1-inch WXGA or WXGA+ display (2.3 kg)
Family concept with common port replicator, AC adapter and modular bay (only ESPRIMO Mobile M9410) can be swapped within the entire ESPRIMO Mobile Series
Optional integrated modem, Wireless LAN, embedded 3G/UMTS and Bluetooth for easy connection
Extremely reliable thanks to a new spill proof keyboard, a ShockSensor and a magnesium lid

23 Eylül 2008 Salı

Fujitsu Siemens Computers - Amilo 3000

Amilo 3000'lerde AMD Damgası


AMD tarafından sunulan Puma taşınabilir bilgisayar platformu tarafından güçlendirilmiş Fujitsu Siemens Amilo 3000 serisi ürünler İstanbul'da tanıtıldı.

Ev sahipliği Fujitsu Siemens Computers tarafından yapılan gecede, Fujitsu Siemens markalı Amilo 3000 serisi dizüstü bilgisayar tanıtıldı. Gücünü AMD'nin Puma platformundan alan Amilo 3000 serisi, ham tümleşik hem de ayrık ekran kartı çözümleriyle gelen ürünleri barındırıyor. Ayrıca şu sıralarda sadece Fujitsu Siemens tarafından sunulan ve Amilo Graphics Booster olarak anılan ATI XGP (Lasso) harici ekran kartı çözümü de Fujitsu'nun yeni ürünleri tarafında destekleniyor.

Görüntüler :



Yeni Amilo 3000

Fujitsu Siemens Computers aralarında Ar-Ge uzmanları, mühendisler, tasarımcılar, ürün müdürleri ve satış uzmanlarının bulunduğu disiplinlerarası bir ekiple yarattığı yeni AMILO 3000 serisi tüketici ürünlerini düzenlediği bir basın toplantısıyla tanıttı…

amilo-3000

İki yılı aşkın bir süredir devam eden tasarım süreci sonunda ortaya çıkan AMILO 3000 serisi bilgisayarlar; kullanılan renk, malzeme, yenilikçi tasarım, yaratıcılık ve üstün teknolojik özellikler sayesinde ilk bakışta dikkat çekiyor

18 Eylül 2008 Perşembe

MALTA

This article is about the Mediterranean country. For other uses, see Malta (disambiguation).
Repubblika ta' Malta
Republic of Malta
Flag of Malta Coat of arms of Malta
Flag Coat of arms
Anthem: L-Innu Malti
("The Maltese Anthem")
Location of Malta
Location of Malta (dark green)
– on the European continent (light green & dark grey)
– in the European Union (light green)
Capital Valletta (de facto)
[show location on an interactive map] 35°53′N 14°30′E / 35.883, 14.5
Largest city Birkirkara
Official languages Maltese, English
Demonym Maltese
Government Parliamentary Republic
- President Edward Fenech Adami
- Prime Minister Lawrence Gonzi
Independence
- from the United Kingdom September 21, 1964
- Republic December 13, 1974
EU accession May 1, 2004
Area
- Total 316 km² (185th)
121 sq mi
- Water (%) 0.001
Population
- 2007 estimate 419,285 (174th)
- 2005 census 404,5001
- Density 1,282/km² (7th)
3,339/sq mi
GDP (PPP) 2007 estimate
- Total $9.396 billion (140th)
- Per capita $22,907 (38th)
GDP (nominal) 2006 estimate
- Total $5.39 billion (120th)
- Per capita $13,408 (35th)
HDI (2007) ▲0.878 (high) (34th)
Currency Euro (€)2Banks (EUR)
Time zone CET (UTC+1)
- Summer (DST) CEST (UTC+2)
Internet TLD .mt 3
Calling code +356
1 Total population includes foreign residents. Maltese residents population estimate at end 2004 was 389,769. All official population data provided by the NSO.[1]
2Before 2008: Maltese lira
3 Also .eu, shared with other European Union member states.

Malta [ˈmɔːltə] (help·info), officially the Republic of Malta (Maltese: Repubblika ta' Malta), is a small and densely populated European microstate, comprising an archipelago of seven islands, making it an island nation. Situated in Southern Europe, 93 km (58 mi) off the coast of Sicily (Italy), it is located in the Mediterranean Sea, giving the country a warm, Mediterranean climate, while a further 288 km (179 mi) to the island's south is Libya.[2][3] The nation's de facto capital city is the historic Valletta.

Throughout much of its history, Malta has been considered a crucial strategic location due in large part to its position in the Mediterranean Sea.[4] It was held by several ancient cultures including Sicilians, Romans, Phoenicians, Byzantines and others. The island is commonly associated with the Knights Hospitaller who ruled it. This, along with the historic Biblical shipwreck of St. Paul on the island, ingrained the strong Roman Catholic legacy which is still the official and most practiced religion in Malta today.

The country's official languages are Maltese and English, although there are strong historical ties to the Italian language on the islands. Malta gained independence from Britain in 1964 and is currently a member of the European Union which it joined in 2004, in addition to being part of the Commonwealth of Nations and the UN.

Ancient Civilizations

See also: Magna Graecia, Phoenicia, Ancient Rome, Sicilia (Roman province), and Byzantine Empire

Ancient Mnajdra temples.
Ancient Mnajdra temples.

The Maltese islands were first settled ca. 5200 BCE by stone age farmers who had arrived from the nearby larger island of Sicily.[8][9] About 3500 BCE these people built the oldest free-standing structures and oldest religious structures in the world, in the form of the megalithic Ġgantija temples on Gozo,[10] other early temples include those at Ħaġar Qim and Mnajdra.[11] Around 700 BCE, there was Ancient Greek culture on Malta, especially around the area of Valletta.[6] A century later the natives were joined on the island by Phoenician traders,[6] who used the islands as an outpost for their trade route explorations from the east Mediterranean Sea across to Cornwall.[12]

After the fall of Phoenicia, the area came under the control of people from a former Phoenician colony in 400 BCE; the Carthaginians.[13] During this time Malta was mainly used as a place to cultivate olives, carobs and produce textiles.[13]

During 218 BCE in the Punic Wars tensions arose and the Maltese people rebelled against the rule of Carthage, turning over control of their garrison to Roman Republic consul Sempronius.[14] During the Syracusan revolt
Roman mosaic from Rabat, Malta.
Roman mosaic from Rabat, Malta.

Malta remained loyal to Rome and was rewarded accordingly with the title Foederata Civitas; a designation which meant a level of autonomy within the jurisdiction of Sicilia province while being allied to Rome.[14] The island known then as Melita had its capital located in the centre, this carried the same name, though today it is known as Mdina.[14]

In 117 BCE the Maltese Islands were thriving as part of the Roman Empire and were promoted to the level of Municipium under Hadrian.[14] During 60 AD in the north of the island at Saint Paul's Bay, one of the apostles of Jesus Christ named Saint Paul was shipwrecked on the shores.[14] Tradition holds he stayed in Malta for three months introducing Christianity and performing various miracles.[14] This is documented in the Bible in the Acts of the Apostles.[14] When the Roman Empire split into the east and west divisions, Malta fell under the control of the Greek speaking Byzantine Empire which was ruled from Constantinople.[15] Although Malta was under Byzantine rule for four centuries, not a lot is known about this period. There is evidence that Germanic tribes the Goths and the Vandals briefly took control of the islands before the Byzantines launched a counter attack and retook Malta, keeping a military presence there.[15]

[edit] Middle Ages

See also: Byzantine-Arab Wars, Emirate of Sicily, Kingdom of Sicily, and Crown of Aragon

Roger I of Sicily returned Malta to Christian rule.
Roger I of Sicily returned Malta to Christian rule.

Malta was involved in the Byzantine-Arab Wars, and the conquest of Malta is closely linked with that of Sicily due to admiral Euphemius betraying his fellow Byzantines and asking the Aghlabid dynasty to invade the area.[16] As part of the Emirate of Sicily rule switched to the Fatimids in 909.[17] The Arabs introduced new irrigation, some fruits and cotton, as well as from the island of Sicily the Siculo-Arabic language which would eventually become Maltese.[18] The native Christians were allowed freedom of religion but had to pay an extra tax to their rulers.[17] After the Normans from the Duchy of Normandy had seized Sicily, they did the same on the Maltese Islands by 1091.[14] Roger I of Sicily was according to Maltese tradition warmly welcomed by the native Christians.[14] The Maltese offered to fight for him and Roger reportedly tore off a portion of his flag, half-red, half-white presenting it to the Maltese to fight under; the basis of the flag of Malta.[14]

The Norman period was productive; Malta became part of the newly formed Kingdom of Sicily which also covered the island of Sicily and the southern half of the Italian Peninsula.[14] The Catholic Church was re-insated as the state religion, with Malta under the See of Palermo and much Norman architecture sprung up around Malta.[14] Tancred of Sicily the last Norman monarch made Malta and Gozo a feudal lordship or fief within the kingdom with a Count of Malta instated. As the islands were much desired due to their strategic importance, during this time the men of Malta were militarised to fend off capture attempts; the early counts were skilled Genoese corsairs.[14] The kingdom passed on to the Hohenstaufens from 1194 until 1266. It was under Frederick I that any remaining Muslims were expelled from Malta in 1224[19] and the entire Christian male population of Celano in Abruzzo was exported to Malta.[14]
Aragonese flag of the Kingdom of Sicily.
Aragonese flag of the Kingdom of Sicily.

For a brief period the kingdom passed onto the Capetian House of Anjou, however high taxes made the dynasty unpopular in Malta, due to Charles of Anjou's war against the Republic of Genoa the island of Gozo was sacked in 1275.[14] Following this there was a large revolt on Sicily known as the Sicilian Vespers, this saw the Peninsula part of the kingdom separating into the Kingdom of Naples; the Kingdom of Sicily including Malta instead fell under the rule of the Aragonese.[20] The kingdom was ruled by relatives of the kings of Aragon until 1409 and then as part of the Crown of Aragon.[20] Early on in the Aragonese reign, the Count of Malta title was given to sons of the monarchy; it was also during this time that much of the Maltese nobility sprung up.[21] By 1397 however, the Count title was back to a feudal basis with two families fighting over it causing the Maltese distress, thus the king confiscated it.[22] This was a familiar theme when the title was reinstated a few years later, the Maltese led by the nobility rose up against Count Gonsalvo Monroy.[14] However, the Maltese voiced that they were loyal to the Sicilian Crown, which impressed Alfonso IV greatly who did not punish the people for their rebellion but instead promised never to grant it to a third party, incorporating it back into the crown. The city of Mdina was nicknamed Città Notabile as a result.[14]

[edit] Knights of Malta and Napoleon
St. Paul's Cathedral, Mdina designed in the Baroque style.
St. Paul's Cathedral, Mdina designed in the Baroque style.

In 1530 Charles I of Spain gave the islands to the Order of Knights of the Hospital of St John of Jerusalem in perpetual lease. The Crown of Aragon had owned the islands as part of its Mediterranean empire for some time. These knights, a military religious order now known as the "Knights of Malta", had been driven out of Rhodes by the Ottoman Empire in 1522. They withstood a full-blown siege by the Ottoman Turks in 1565, at the time the greatest naval power in the Mediterranean sea. After this they decided to increase the fortifications, particularly in the inner-harbour area, where the new city of Valletta, named after Grand Master Jean de la Valette, was built.

Their reign ended when Malta was captured by Napoleon en route to his expedition of Egypt during the French Revolutionary Wars in 1798. As a ruse, Napoleon asked for safe harbour to resupply his ships, and then turned his guns against his hosts once safely inside Valletta. Grand Master Ferdinand von Hompesch zu Bolheim capitulated, and Napoleon stayed in Malta for a few days, during which time he systematically looted the movable assets of the Order, and established an administration controlled by his nominees. He then sailed for Egypt, leaving a substantial garrison in Malta.

The occupying French forces were unpopular, however, due particularly to their negative attitude towards religion. Their financial and religious reforms did not go down well with the citizens. The Maltese rebelled against them, and the French were forced behind the fortifications.

Great Britain, along with the Kingdom of the Two Sicilies, sent ammunition and aid to the rebels, and Britain also sent her navy, which instigated a blockade of the islands. The isolated French forces, under General Claude-Henri Belgrand de Vaubois, surrendered in 1800, and the island became a British Dominion, being presented by several Maltese leaders to Sir Alexander Ball.

[edit] British rule and World War II

Main article: Siege of Malta (World War II)

A heavily bomb-damaged street in Valletta during the Siege of Malta, 1942.
A heavily bomb-damaged street in Valletta during the Siege of Malta, 1942.

In 1814, as part of the Treaty of Paris, Malta officially became a part of the British Empire, and was used as a shipping way-station and fleet headquarters. Malta's position half-way between Gibraltar and the Suez Canal proved to be its main asset during these years, and it was considered to be an important stop on the way to India.

In the early 1930s, the British Mediterranean Fleet, which was at the time the main contributor for the commerce on the island, was moved to Alexandria as an economic measure. Malta played an important role during World War II, owing to its proximity to Axis shipping lanes. The bravery of the Maltese people in their long struggle against enemy attack moved HM King George VI to award the George Cross to Malta on a collective basis on April 15, 1942 "to bear witness to a heroism and devotion that will long be famous in history". Some historians argue that the award caused Britain to incur disproportionate losses in defending Malta, as British credibility would have suffered if Malta was surrendered, as Singapore had been.[23] A replica of the George Cross now appears in the upper hoist corner of the Flag of Malta. The collective award remained unique until April 1999, when the Royal Ulster Constabulary became the second – and, to date, the only other – recipient of the collective George Cross.
Aerial view of Valletta.
Aerial view of Valletta.

[edit] Independence

After the war, and after the Malta Labour Party's unsuccessful attempt at "Integration with Britain", Malta was granted independence on September 21, 1964 (Independence Day). Under its 1964 constitution, Malta initially retained Queen Elizabeth II as Queen of Malta, with a Governor-General exercising executive authority on her behalf. On December 13, 1974 (Republic Day) it became a republic within the Commonwealth, with the President as head of state. A defence agreement signed soon after independence (and re-negotiated in 1972) expired on March 31, 1979 (Freedom Day) when the British military forces were withdrawn. Malta adopted an official policy of neutrality in 1980 and for a brief period was a member of the Movement of Non-Aligned Countries. In 1989 Malta was the venue of an important summit between US President Bush and Soviet leader Gorbachev, their first face-to-face encounter, which signaled the end of the Cold War.

Malta joined the European Union on May 1, 2004.[24] Following the European Council of 21 June to 22 June 2007 it joined the Eurozone on January 1, 2008.[25]

15 Eylül 2008 Pazartesi

Lake Tahoe Welcomes You !

Virtually undeveloped until the mid 1960s, the Lake Tahoe region now boasts numerous residential and retail developments, while still retaining the character of its historic past.

Explore the depth and breadth of this storied and historic land. See why this area of beautiful mountains holds a special place in the hearts of its inhabitants, and in those fortunate enough to have visited. Then make plans to come and experience for yourself the fresh air, mountain breezes, vibrant sunshine, and the myriad activities waiting for you in the Lake Tahoe region.

Lake Tahoe From Mt. Rose Hwy Lake Tahoe From Mt. Rose Hwy

View of Lake Tahoe from Mt. Rose Hwy - The Lake that we love!!


Elevation at the lake is 6,229 feet
Mark Twain described Lake Tahoe "I thought it must be the fairest picture the whole earth affords" and the indians referred to it as "big sky lake". Lake Tahoe is best known for its beautiful blue and clear water (99% pure), and is surrounded by mountains which rise more than 4,000 feet above the shore. The lake is 22 miles long, 12 miles wide; about one-third lies in Nevada, the rest in California. The water drains from Lake Tahoe through the Truckee River which is one of a few rivers that run inland to the desert rather than towards the ocean. Pyramid Lake, the reminant of ancient oceans which use to cover Nevada's desert is the final destination of the Truckee River. Lake Tahoe is the third deepest lake in North America as it has an average depth of 989 feet but the deepest point is about 1,645 feet. The surface water (12 feet) can warm to 68 F in summer, allowing swimming, while depths below 700 feet remain a constant 39 F. Perhaps this is why Lake Tahoe is comfortable through the summer despite its proximity to the desert. Annual snowfall averages 40 feet, with snowpack averaging 20 feet which explains why downhill a skiing and cross-country skiing are very popular in the winter. Summer activities include hiking, white water rafting, beach pinics and other water activities. There are many ski and summer resorts as well as state park locations to choose from.

12 Eylül 2008 Cuma

Moon Dance Cliffs

Moon Dance Cliffs



Situated on the dramatic cliffs of Negril, Moon Dance Cliffs is a luxury resort and spa opening in December 2008. Room choices include standard, deluxe, one- or two-bedroom suites, and Villas. All rooms are air-conditioned, have verandahs, spectacular views of the Caribbean and many have private, outdoor Jacuzzis. With three restaurants, two bars, a putting green, a spa and fitness facility, beautiful gardens, and an extensive pool on the grounds, Moon Dance Cliffs offers something for everybody. In addition to typical rooms, Moon Dance Cliffs has four private villas on the grounds for guests to enjoy. Located throughout the expansive grounds of the resort and ranging from one to five bedrooms, all of the villas offer dramatic views of the Caribbean Sea from atop the cliffs. Each villa is staffed with a butler, who also acts as your personal concierge. With full access to all the resort has to offer the Villas at Moon Dance Cliffs are a vacation experience not to be missed. Moon Dance Cliffs opens December 2008 and is now taking reservations.
Room Details
Every guest room at Moon Dance Cliffs is modern and spacious with private verandahs. All deluxe rooms feature Jacuzzis on the verandahs. Each room is air-conditioned, with mini bar, hair dryer, flat screen TV, and iPod dock. Every room has a magnificent view of the sea and Negril's famous sunsets.
Wine & Dine
The Cliffs offers many dining options. Annie?s is cliff side, serving fine fare in an easy atmosphere. The Sports Bar is casual with flat screen TVs, and a huge choice of drinks, cognacs, and Cuban cigars. The Pool Bar offers cocktails and snacks poolside. Guests also have the option of room service.
Spa & Fitness Facilities
Moon Dance Cliffs boasts a full service spa, full of luxurious island touches to make your spa day special. From couples massages and skin treatments to manicures and pedicures or hair and make-up services for your wedding day, The Spa at Moon Dance Cliffs will enhance your vacation experience.
Arrival Details
Transfers from Sangster International Airport in Montego Bay are available to Moon Dance Cliffs.
Specials
Special Grand Opening Prices now in place! To celebrate the opening of our latest resort, we're offering a 30% discount on all rooms! Please visit our website for more information: www.moondancecliffs.com

9 Eylül 2008 Salı

TİTANİC OKYANUSUN YUTTUĞU İNCİ

Titanic batış anında iki parçaya ayrıldı. Gemini ön kısmı suların basıncına dayanamayarak parçalamdı ve saate 30 mil hızla denizn dibine varırken gemini kıç kısmı 50 fet derinlikte çamura batmıştı.
Dünyanın en büyük hareketli yapısı olan Titanik ve Olimpik'in yapım aşamasında 15.000 liman işçisi bir yıl boyunca çalışmıştı.

Titanic tam altı ayrı yerden yaralandıktan sonra dakikada tam 7 ton su almaktaydı. Sular dolmakta iken tahliye çalışmaları sürmekte idi. Fakat 30.000 ton su gemiye girmişti bile. Su dolan 5 kazan dairesinin ardından kalan dördüncü kazan daireside tamamıyla su ile dolmuştu. Tinanic deniz suyunun gemiye hücum etmesi üzerine gemi sıyun ağırlığına dayanamayarak ortadan ikiye bölündü ve okyanusun karanlık sularında gözden kayboldu.
Dönemin Mühendislik harikası olarak adlandırılan Titanik'in batmasına hiç bir mühendis imkan tanımıyordu. Olası bir çarpışmayı önden ve arkadan tahmin eden mühendisler bir kaza anında Titanic'e çarpan geminin zarar görebilieceğini varsayıyorlardı. Ama hiç tahmin etmedikleri Buzdagı Titanik'e ne önden ne de arkadan çarpmış, adeta bir bıçak gib yan gövdesini kesmişti. Geminin Ön ve Arka kısmına nazaran kuvvetsiz olan yan duvarlar çarpışmanın etkisiyle kolayca parçalanarak batmayı kolaylaştımıştı.
Dev Gemi denize indirilmeden önce herşeyi bitmiş olarak 10 ay boyunca Wollf su havzalarında bekletildi. Titanic dönemin en devasa pervanalarine sahipti Üç adet dev pervane bronz ve çelik karışımıydı. 16 feeten daha yüksek dev pervaneler gemiye çok hız katıyorlardı.

Batmaz denilen gemi nasıl battı.
1900 yılların başında ziraat toplumunda hızla sanayi toplumuna geçen batı insanı, kainata hükmettigi zannına kolayca kapılmıştı.Yaptıklarını hiçbir kuvvetin yok edemeyecegini söylüyor ve adeta herşeye meydan okuyordu. O güne kadar imal edilen gemilerin en büyüğüne 'Titanic' isminin verilmesi de bu cüretten kaynaklanıyordu. Çünkü Yunan mitolojisindeki en ünlü Tanrılardan birisinin ismi Titanic idi.

Gemideki birçok subay yolculara sık sık Bu gemiyi Allah bile batıramaz diyor ve bu kör inatlarını geminin batış halinde bile yenilemekten kendilerini alamıyorlardı. Toplam 46 bin tonluk bu döneminin en büyük Transatlantiğinde toplam 16 kazan vardı. 66 bin beygir gücüne sahip olan gemi saatte döneminin en hızlı süratine ulaşarak 23 deniz mili yapıyordu.
Birinci mevki içinbügünün parası ile 50 bin dolar ödeyen yolcular büyük bir lüks içesinde seyahat ediyorlardı. Gemide 6 bin tane Havana sigarası ile 1 sınıf kamera-suitlerde odun yakılan 28 tane şömine bile vardı.İrlanda'nın 'Harland and Wolff' gemi tezgahlarında üç yılda tamamlanan Titanic 1912 yılının 10 Nisan günü, İngilterenin Southampton Limanı'ndan ilk ve son yolculuguna adım attı.

Devasa geminin Southampton - New York arası yaptıgı yolculuk 1912 yılının 14 Nisan'ını 15 Nisan'a baglayan gece sona erdi. Titanic 'White Star Line' şirketi tarafından inşa edilmişti. Manidardır ki yine aynı şirket tarafından yapılan diğer iki geminin akibeti d Titanic'ten farklı olmamıştı. Olympic ve Britannic adını taşıyan bu gemilerde tıpkı Titanic gibi okyanusun dibine demir atmışlardı.İlk inşa edilen Olympic başka bir gemi ile çarpışarak büyük yara aldı ve hayatını noktalamış oldu. Titanic ise dev bir buzdagına çarptı ve battı. Yolcu taşıması için inşa edilen ancak savaş çıkınca İngiliz donanmasında hastane olarak kullanılan Britannic ise altıncı seferinde Çanakkale savaşında yaralanan İngiliz askerleri almak için giderken Ege'de Alman U-2 Avcı denizaltılardan göndeilen torpidolar ile battı.

TİTANİC 'İN İBRET ÖYKÜSÜ

Yirminci asrın başında dünyanın en güvenli ve lüks transatlantiği olarak tasarlanan Titanic Southampton - New York seferini yapmak üzere demir aldı. 1912 yılının 14 Nisan'ını 15 Nisan'a bağlayan gece, Kanada yakınlarında dev bir buzdağı çarparak kötü biçimde yaralandı. Güvertede 2.206 kişi bulunuyordu. Cankurtaran sandalları ise en fazla 1.500 yolcu alabilecek kapasitedeydi. Gemi yavaş yavaş Atlas Okyanusu'nun karanlık sularına gömülürken kurtarma filikalarına önce kadınlarla çocuklar bindirildi.15 Nisan 1912 sabahı, denize indirilen filikalarda toplam 705 kişi bulunuyordu. Facia 20 yüzyılın en büyük deniz kazası olarak kabul edildi. Titanic'in batısının hemen ardından yazar Joseph Condrad 'Bu felaket teknolojiye olan ilahi güvenin aldığı yara acısından tarihin ciddi bir dönüm noktası' diye yazmıştı.

TAM YOL TORNİSTAN

Titanic Okyanuslar üzerindeki en lüks transatlantikti ama gemide tek bir dürbün dahi bulunmuyordu.Fivarun mabetleri gibi kamaralarda yolculuk eden birinci sınıf yolcular için dünyanın en pahalı Fransız aşçısı 14 Louis tarzı gemi mutfaklarında yemek yaparken projektör ve ışıklar için bütçe ayrılmamışa benziyordu. Suyun ısısı o gece -1'e düşmüştü: kapkara okyanusun donması Atlantik'in acı tuzu önlüyordu. Ve yine de 62 yaşındaki Kaptan Smith, tüm hızıyla Atlantik ortasında ilerlemeye devam ediyordu.Perşembe günü New York limanına varması düşünülen gemiyi Salı günü limana sokarak yeni bir rekor kırmak istiyordu.

Böylece yönettiği geminin ne kadar hızlı bir gemi olduğunu bütün dünyaya ispatlamış olacaktı.Ne var ki 22 yıllık deniz kaptanı bu kadar büyük bir gemiyi ilk defa yönetiyordu.Tarih 14 Nisan 1912'yi saat ise 23.40'ı gösteriyordu.Elinde ne bir ışıldak ne de bir dürbün bulunan gözcü Frederick Fleet 20 metre yükseklikteki gözetleme kulesinden birkaç yüz metre ilerdeki kara kitleyi farkettiğinde artık çok geçti.Titanic meydan okudugu denizlerde bir buz dağığla karşı karşıya kalmıştı.Gözcü Fleet alrm çanını acı ile tam üç kez sarıldı.Kaptan köşküne buzdağı alrmını verdi. Birinci köprü subayının ilk emri 'tam yol tornistan' oldu. Sonra geminin 16 hava bölmesi arasındaki otomatik çelik kapaklar kapatıldı.Ama Titanic , mesafede bu dağının sol tarafından kaçmayı başaramadı.Deniz yüzeyinden altı metre kadar aşağıda,gemi sancak tarafından yarılmaya başladı. Yandan buz dağına vuran Titanigi, buzdağı bir bıçak gibi,uzunluğunun üçte biri olan ilk 269 metre boyunca 6 ayrı yerinden kesmişti. Alarm çanlarından tam iki dakika sonra kaptan köprüdeki yerini aldı.Soğukkanlıydı. Ve önce otomatik çelik kapıların durumunu sordu yardımcı kaptanlarına. Kaptan buz dağı ile yapılan çarpişmadan beş dakika sonra makinalara stop emrini verdi.Bazı yolcuları yattıgı yerden uyandıran ise aslında bu sessizlik olmuştu. Denizdeki Rüzgar ve hafifi sarsıntıda askıların birbirine sürterken çıkartıkları ses dışında herşey susmuştu sanki .Titanic ölüm sessizliğinin ilk vakitlerine girmişti bile.


BUZLAR İÇKİ BARDAKLARINDA

Yolculardan birkaçı köprüye çıkarak neler oldugunu anlamaya çalışıyorlardı.Kaptan onları sakinleştirerek kamaralarına gönderdi. İnerken sancak tarafındaki 5 kat balkonlarına kadar sıçramış bu parça ve kalıplarını ayaklarıyla birbirlerine atarak güvertede maç yapıp kartopu bile oynadılar. Titanic'te Panik hissedilmiyordu.Yolcular NewYork'ta bir gökdelen kadar yuksek olan bu geminin batabileceğini düşünmüyorlardı bile. Bazıları çarpma anında buzdağından güverteye düşmüş bu parçalarını yerden toplayarak içki bardaklarının içine atarak içkilerini soğutuyorlardı. Sadece kaptan Smith ve diğer subaylar durumun ciddiyetinin farkındaydılar. Kimse hala gerçekleri görmüyordu.

BAGAJLARA SULAR GİRİYOR.

Saniyede 5 ton Atlandik suyu geminin ön tarafındaki yarıklardan hava bölmelerine müthiş bir hızla akıyordu.60 bin ton ağırlığındaki çelik kitleyi su üzerinde tutan 130 bin metreküp hava ise aynı yarıklardan suyun basıncıyla çıkarkan korkuç tiz bir ses çıkarıyordu. Teknoloji harikası Titanic'te 160 dakika içinde hava ile su o kadar yer değiştirecekti ki; fiziğin kuralları uyarınca ne suyun taşıma ne de havanın kaldırma gücü bu yüzen sarayı kurtarmak için birşey yapabilecekti. Çarpmadan tam 10 dakika sonra kazanların sübabları patlayarak buhar fışkırtmaya başladı. Korkunç bir tıslama sesi kapladı bütün gemiyi. Birkaç dakika sonra da söndürdüğü ateşin dumanları bacalardan yükseliyordu. Ayrıca üçüncü sınıf yolcuların henüz uyudukları kabinlerin zeminlerinde su birikintileri oluşmuştu. İlk hava bölmelerindeki su 4 metre yüksekliğe çoktan ulaşmıstı.Bagajlar yükselen suyun içinde parça parça yüzmeye başlamışlardı. Birbirinden nadide özel yapım otomobiller tuzlu suyla çoktan tanışmıştı bile. Gece yarısından üç dakika sonra tamamlanan keşif, Teknik Müdür Thomas Andreas'un 'Batacak' sözleriyle sona erdi. Kurtulma şansı yoktu artık Titanic'in. Kaptan Smith teknik müdürünün kagıtlara karaladığı hesaplara baktı.. S.O.S fişeklerinin fırlatılması emrini mürettabatıyla görüşmelsinden 10 dakika sonra verecekti. Önce mürettabata güvertede toplanma emri verildi. Sonra ise yolcular Cankurtaran kayıklarına bindirilecekti.;ancak sadece birinci mevkideki yolcular.. Aceleyle tek başına aşagıya indi. Önce gemideki en zengin adama John Jacop'a gitti. Telaşa gerek yoktu, ancak uyanmaları gerekiyordu. Kaptan bu sözleri geminin diğer aristokrat yolcularıylada paylaştı. Neden bu haberi kendisi verdi, neden sadece birinci sınıf yolculuk yapanlara verdi. Geminin batmak üzere oldugundan ikinci ve üçüncü sınıf yolcuların haberi olmadı. Ve bu zaman kaybını nasıl göze aldıgı hala bilinmiyor.Bilinen üçüncü sınıf yolcularının bazılarının çok sonra ve kendiliğinden uyandığı, bazılarının ise hiç uyanmadığı.Kaptan tekrar yukarı çıkıp S.O.S sinyalini gönderme emri verdiğnde çarpışmanın üzerinden tam yarım saat geçmişti. O arada mürettabattan 30 kişi Titanic'in dev jeneratörlerini devrede tutabilmek için aşağıya gönderildi. Ve gemi karanlık sulara gömülmeden 2.3 dakika öncesine kadar ışıl ışıl parıldadı.

BÜYÜK SÖZ (!)

Titanic'e en yakın gemi olan 'Californian' yardım sinyallerini almamıştı. Geminin kaptanı 22.21 'de suyun üzerinin buz bloklarıyla kaplı olduğunu ilk farkettiğinde makineleri stop ettirmişiti ve telsizcileriyle birlikte gün ışığına kadar derin bir uyku çekmek için kamarasına inmişti. Yardım sinyallerini İngiliz yük şilebi 'Carpathia' aldı. Tam yol Titanic emri verildiğinde saat 00.25'di bu süre içinde 58 deniz mili katledilemeyeceği biliniyordu. Yolcular güverteyi doldurmaya başlamışlardı. İkinci ve üçüncü sınıf yolculardan da uyanıp yukarı gelenlerde vardı. Kimsede en ufak bir panik hali yoktu. Çünkü kimse hala Titanic'in batabileceğine inanmıyordu. Birkaç güverte subayı güvertede toplanan ve ne olup bittiğini anlamaya çalışan yolculara hitaben 'Bu gemiyi Allah bile batıramaz' dediği birçok tanığın ifadesiyle teyit edilmişti ve bunu söyleyen mürettabat buna gerçekten inanıyordu. Buna inanmayan ve batmakta olduklarını kesin olarak bilen kaptan ve ona yakın birkaç subay da bu felakete uygun hareket etmiyorlardı. ama hesap ortaydı 1.308 yolcu ve 898 mürettabat olmak üzere gemide toplam 2.206 kişi bulunuyordu. Ve toplam 20 Cankurtaran kayıgında da 1.178 kişilik yer bulunuyordu. Bu da bir kaza durumunda 1.028 kişinin ölmesi anlamına geliyordu.

FİLİKALARA SINIFLARINA GÖRE BİNDİLER

Ancak ilk kurtarma kayığı, buzdağı Titanic'e geldikten tam bir saat sonra 16 sayfa tarafından hazırlanabildi. Artık çok geç kalınmıştı. Tayfalar kayıkları nasıl indireceklerini bile bilmiyorlardı. Kimse batacağına inanmadığı koca bir gemiden ayrılıp da Okyanus üzerinde ceviz kabuğu misali kaybolabilecek bir kayığa binmek istemiyorlardı. Şuursuzluk bu kadarla da kalmayacaktı. Subaylar , iki ucundan halatlara asılı kayıgın fazla dolarak suya indirilirken orta yerinden kırılmasından korktukları için 65 kişilik ilk kayığa sadece 28 kişinin binmesine izin verdiler. Geminin ön kısmı artık farkedilir bir biçimde aşağıya meyillendiği halde , ilk kayığa binmeye talip pek fazla yolcu yoktu. Yaşanan diğer bir gariplik ise, birçok filikanın kadın ve çocukları doldurmaya çalışan göevliler tarfından yarı boş şekilde indirilmesiydi. Filikaların denize indirilme senasında bile birinci sınıf ve ikinci sınıf diye ayrım uygulandı. En önce filikalara zengin ve varlıklı yolcular bindirildi.Üçüncü ve ikinci mevkidekilerin birinci sınıf yolcuların binmesi beklemeleri facianın daha da büyümesine sebep oldu.Varlıklı kimselerin filikalarına fazla yolcu almak istememeleri yüzünden ölü sayısı daha da arttı.

BATACAKLARINA İNANMIYORLARDI.

Kurtulanların yıllarca anlattıklarına bakılırsa bir sebep daha vardı.Ve o iki saat boyunca ölümü basiretsizce bekleyen yüzlerce kişinin ana amiliydi. Geminin batabileceğine olmasada zor durumda olduguna inanan bir kısım yolcu onlara sürekli korkmamaları gerektiğini söyleyen kaptanın çevresinde bulunmak, onun sahte rahatlamalarıyla hadiseyi algılamak yolunu seçmişlerdi.Böyle oluncada yolcular kayıkların indirildiği sancak tarafında değil,kaptanın ve subayların bulunduğu iskele tarafında toplanmıştı.Geminin iskele tarafıyla sancak tarafı arasındaki dört devasa baca diğer tarafı görme imkanını ortadan kaldırıyordu. İkinci kayık 5 dakika sonra indirildi. Bu kez iskele tarafından yani kaptanın ve etrafındaki kalabalığın bulunduğu taraftan indiriliyordu. Ancak Smith bu ikinci büyük hatasını yaptı ve birden 'kadınlar ve çocuklar iskele tarafında toplanacaklar,onların hepsi binmeden de erkekler kayıklara binmeyecekler' dedi. Sancak tarafında bulunan 10 kayık boş mu bekleyecekti ? Madem kadınlarla çocuklar iskele tarafında bindirilecekti, erkekler neden hiç değilse , sancak tarafında bulunan 10 kayık boş mu bekleyecekti ? Madem kadınlarla çocuklar iskele tarafından bindirilecekti. Erkekler neden hiç degilse, sancak tarafındaki 5 kayığı kullamamıyorlardı. Bu da bilinmiyordu. Erkekler binemiyor kadınlarla çocuklarda çok korkuyor ve iki ipin uçunda metrelerce aşağıdaki karanlık sulara inmek istemiyorlardı. İkinci kayıkta sadece 28 kişi ile karanlık okyanus sularına indi. Zaman Gittikçe daralıyordu.Kaptan Smith , yüzen sarayının batmasını şuuraltında kendi başarısızlığıymış gibi kabul ederek hala kayıklara binme emrini vermiyor. Yolcuların ve personelin isteğine bırakıyordu. Batma haberinden haberleri olmayan ve uyarılmayan yolcularda bunu çok önemsemiyorlardı. Kaptan Smith Titanic tamamen sulara gömülüne kadar suya 18 kayık indirdi. Ancak gemideki yolculara hiç bir zaman kayıklara binin emrini vermedi. Denize indirilen 18 kayıktan sadece dördü dolu idi. Denize açılan kayıklarda 500 kişilik boş yer bulunuyordu.

KORİDORLARDA KAYBOLDULAR

Bu hikayenin belki de en dehşetli yanı,özellikle en alt katlara yerleştirilmiş olan ikinci ve üçüncü sınıf yolcuların güverteyi bulanamamalarıydı. Titanic'in toplam 7 kilometre uzunlugundaki koridorlarında 762 kamara bulunuyordu. Mürettabatın bile zaman zaman içinde kaybolduğu koridorlarda , ara sıra yol gösterip, açıklayan levhalara da rastlamak mümkün idi. Ancak Avrupatı terkeden bu insanların bir kısmı ingilizceler'in deyimiyle İngilizce konuşulmayan ülkelerdendi ve o levhaları okuyamadılar. 709 üçüncü sınıf yolcudan sadece 55 erkek kurtulabilmişti. 0.45'te çarpışmadan tam bir saat sonra ilk S.O.S fişeği yıldızlarla dolu gökyüzüne fırlatıldı. Güvertedeki herkes durumun vehametini galiba o an anladı. Telsizci sinyali görmüştü. Ancak Amerikan senatosunda önündeki sorgulamasında bunu yukarıya bildirmek gibi bir görevi olmadığı için bildirmediği anlattı. Böylece 'Californian' ın oraya yetişip en azından suya atlamış olanları donmadan denizden toplama şansı da kaybolmuştu. Dördüncu kayıkta yine de 37 boş yer vardı. Kaptan binmek isteyen erkekleri engelliyor, kocası binemeyen kadınların çoğu kayıklara binmeyi reddediyordu. 5 kayığa 40 kişi bindi. Sonrakiler, ilk kayıklara göre daha dolu idi. Bazılarında kurek çekecek kimse dahi yoktu. Erkekler eşleriyle vedalaşıyor çocuklarını son kez öpüyorlardı.

KORKUNÇ SONA DOGRU

01.15'de korkunç sondan 65 dakika önce geminin ön kısmı 5 kata kadar suya batmıştı.Geminin içinde tahminen 30 bin ton kadar su vardı.O yarım saat içinde 11 kayık suya indirildi. Artık her botta 50-60 kişi oturuyordu. Sabah saat 01.30'da bir el ateş edildi. 5 güverte subayı kendisininde içinde bulundugu 11 kayık suya indirilirken 'ititşip kakışan üçüncü sınıf İtalyanlar'ın kayığa atlamalarını engellemek için ateş ettiğini' sonraki sorgulamaları sırasında anlatmıştı. 01.35'de ikinci bir silah sesi duyuldu. Subay Wiiliam Murdoch yarısı boş olarak indirilmekte olan 15 kayığa binmek isteyen erkeklere sözünü geçiremeyince onları indirmek için ateş etmekten başka çare bulamamıştı. 15 kayığa son anda tek bir erkek bindi. Titanic'in ait oldugu 'White Star Line' gemicilik şirketinin varisi Lord Josep Bruce İsmay dan başkası degildi.

ONUNLA BİR DÖNEM BATMIŞ OLDU

Titanic yara aldıktan sonra tam olarak batması 3 saat 20 dakika kadar sürdü. Güveretesinde 2.206 kişi bulunuyordu ve cankurtaran sandalları bu sayının yarısından azını alabilecekti. 1500 yolcu, gemi yavaş yavaş pruvasından suya gömülürken güvertedeydiler. Gemide kalanlar çogunlukla 3 mevki yolcular ve bazı zengin nüfuzlu erkekler di. Kurtarma filikalarına öncelikle kadınlar ve çocuklar alınmıştı. İnsanları ayırma işlemini zamanın maden ocakları sahibi Benjamin Guggenheim yaptı. Gece kıyafeti içinde kibar bir beyefendi görünümündeydi. Sigara salonunda en son beraber olduğu kişilerden birine 'Bana bir şey olursa karıma görevimi yaptıgımı söylersiniz. diyordu. New York Waldorf Astoria 'nın sahbi John Astor hamile karısını bir filikaya bindirdikten sonra gemide kalanlar arasındaydı. Vucudu geminin batmasından birkaç gun sonra bulundugunda tanınmayacak halde idi. Amerikan Kongre üyesi. New York 'taki Macy mağazalarının sahibi Istdor Straus karısı İlda ile seyahat ediyordu. Karıs kurtarma filikalarına binmeyi reddetti.'Her zaman kocamın yanında oldum şimdi neden bırakayım ' diyordu. Strauslar güverdeki sandalyelere oturup sonlarını beklediler.

ADIM ADIM ÖLÜM

Okyanu her geçen saniye Titanic'in yanan ışıkşarından birini daha içeri alıyordu. Batış gözle izlenebilir hale gelmişti. Ön kısmı suların ölümcül karanlığının içine batmış geminin arka kısmın kaldırmıştı. Yine de o ana kadar suya indirilmiş olan kayıkların pek uzaga gitmedikleri, geminin etrafında kalmaya çabaladıkları gözleniyordu. Titanic'in batacagına hala inanmayan bu insanlar eger gemi batmaz ise tekrar bineriz düşüncesiyle oradan ayrılamamaışlar ve kimse de onlara bu agırlıktaki geminin batarken meydana getirecegi anafordan bahsetmemişti. 01.45'de 16 kayık içinde 4 boş yer ile denize indirilirken güvertedeki 1.000'den fazla insan artık kurtulma şanslarının çok düşük oldugunu ve geri kalan 4 kayıkta ancak 250 kişilik yer oldugunu anlamışlardı. Titanic'in iskeşe tarafına dogru da yatmakta oldugu o sıralarda görüldü. Güveredede panik başlamıştı. Amerikalı tarihçi Barbara tuncman'a göre güverede bulunan New York'un ise yaramaz zengin sınıfı hizmetkarlarına ve onların üçüncü sınıfta yolculuk eden ailelerine atlarına verdiği kadar bile deger vermiyorlardı. ama son kayıklara binmek için de onların önüne gecmediler. Kimse onları can korkusunda görmemeliydi. Bu arada gemide hala tüm kadınlar kurtarılmış değildi. Hala geminin batacagına inanmayarak kocalarıyla kalmak isteyenler gemideydiler. Yeni evli bir kadın ölecekse eşiyle beraber ölmek istediğini söylüyor ve gemiden ayrılmıyordu. Öte yandan aşagı katlardan güverteye uzanan yolu ancak geçip, ağlayarak ve haykırarak yukarıya gelen onlarca üçüncü sınıf kadın yolcu da henüz gemide idi. Ve onlar sebebiyle son kayık 23 boş yer ile ve içine binmiş olan erkeklerin silah zoruyla tekrar güverteye çıkarılmasından sonra denize indirildi. Gemini arak kısmı birdenbire havaya yükseldiğinde içeride kalan 500 kişinin hayatta kalma şanşı tükenmişti. Yukarıya çıkan yollarda olanlar, birdenbire birer kuyu görüntüsü alan ve dikey birer boşluk haline gelen koridorlardan , gemini ön kısmımda yükselen suya düşerek boguldular. Kimilerinin üzerine dolaplar, piyanolar, kimilerinin üzerinede diğer insanlar yıkıldı. Titanic denize 45 derecelik bir açı yapıyordu. Güveretedekiler son çaresizlik içinde yerlerde sürünüyor , geminin okyanusun yutacagı son noktası olduguna inandıkları kıçına dogru tırmanmaya çalışıyorlardı. Bazıları ölümü beklemekten bıkkın , birdenbire buz gibi karanlıga atladı. Kimileri tutunamadı, kaydı ve düştü.Kayıklardan dehşet çığlıkları yükseliyordu insanların bütün umutları yok olmuştu.

PARÇA PARÇA OLDULAR

Titanic batıyordu.Suyun üzeri soğuktan çırpınmayı bile başaramayan insanlarla dolmaya başlamıştı.Birden kulakları sgır edici bir gürültü koptu. Titanic parçalanmaya başlamıştı. Kocaman metal plaklar kopuyor, bacalar yerinden oynuyor, katlar ayrılıyor gibi sarsılıyordu. 24 metre yuksekliğindeki 50 tonluk ilk baca 02.18'de deniz suyunu basıncına dayanamayarak kırıldı. Kırılan baca denize mantar yelekleri ile atlayan insanların üzerine yıkıldı.Ve birden ölümcül bir sessizlik geldi. Ardından Titanic daha da dogruldu ve su yüzeyine 70 derecelik bir açıyla ve birdenbire denecek kadar kısa bir sure içinde okyanusa ebedi dalışını gerçekleştirdi. Olata tanık olanlar bir anda diye düşündüler. Dilleri nefesleri tutuldu batmaz denilen gemi bir anda okyanusun sularında yol oldu. ,anıt tabut ardında ne bir dalga bıraktı ne anafor . Birkaç dakika sonra suyun altında yukardakilerin bile duydugu bir patlama gerçekleşti. İçte kalan hava üzerindeki basınç Titanik'i patlatarak üçe bölmüştü. Yüzen saray ilk ve son yolculugunu böylece okyanusun dibinde tamamlamıştı. Kayıklardan da suda yüzenlerden de bir anda çıglıklar yükseldi. Kayıklardaki 700 kişinin sesleri kısıldığında,denizin haykırmaya devam ettiği duyuldu.Denizdekiler donmak üzereydiler. Kayıklar ise denize düşen yolculardan epey uzaktı. Titanic ise deniz dibinde ebedi istirhatine olan okyanus tabanına ulaşmıştı. Ve insanoğlunun nasıl acımasız, nasıl bencil ,nasıl sakat olduğu o andan sonra , birkez daha teyit edilecekti. Birinci sınıf yolcusu birkaç hanıefendi amerikan Senatosu önündeki sorgulamalarında 'Bağıranlar, uyuyarak battığını bile anlayamayan uyanıncada kriz geçiren birkaç üçüncü sınıf yolcusuydu' demişti, ama hala 500 kişilik boş yerleri bulunan kayıktakilerin denizdekilerin suda donmadan önce geçirdikleri süreci anlatan ifadeleri gerçekten dehşet vericiydi.

İNSANLARIN İNSANLIKTAN ÇIKTII ANLAR

6. kayıktakiler, kürekciye suda yüzmeye çalışanların yanına gitmek için baskı yapmışlar, ancak kürekçi bunu 'zaten yerimiz yok, biz de batmayalım ' gerekçesiyle reddetmişti. Komisyon raporlarına göre 4 kayıktaki kürekçiler sudakilere yardım etmek istemiş ancak yolcular bunu 'yasaklamışlardı' Ve diğer kayıklarda daha da insanlık dışı uygulamalar a yaşanmıştı. Kazadan kurtulanların anlattıklarına göre hep beraber tempo tutup şarkı söylemişlerdi. Hem denizde haykıranların hem de vicdanların seslerini bastırabilmek için ... Ve kürekçi Lowe denetimindeki 14 kayık , içindeki herkesi diğer kayıklara aktardıktan sonra boş bir halde su üzerinde kalmaya çalışan yüzlerce insana yaklaşmış , onlara 150 metre kala durmuş ve yarım saatten fazla bir süre beklemeyi tercih etmiş. Sorgulamayı yapan senatör 'neden' diye sorabildiğinde ise 'yaklassaydım hepsi binmeye çalışır , hep beraber ölürdük'cevabını almıştı. Sudakilerin hayat belirtileri yaklaşık bir saat kadar sonra kesildi. Cesetler suyun üzerini yakamoz gibi kapladığında kayıklar uzaklaşmıştı. Kurtulan sivillerden hiçbiri yargılanmadı. Birçok devlet , ceza yasalarının ölümle karşı karşıya gelerek kendini savunmak zorunda olan insanlar için yapılmadığını söyledi. Carpathia olay yerine Titanic tamamen gözden kaybolduktan tam iki saat sonra vardı. Kayıkların çoğu daha çevredeydi ve sabaha kadar kayıklardaki insanları güvertesine almakla uğraştı. S.O.S çağrısına gelen diğer gemi Californian ise ancak sabah 08.30 'da kaza mahalline ulaşabildi. İki geminin ifadelerinde anlaşıldığına göre Titanic yardım sinyallerinde yanlış koordinatlar vermişti. İki gemininde yolu biraz da bundan uzamıştı. 15 Nisan sabah saat 2.05 'de denize inmiş Filikalarda birinci mevkiden yüzkırkaltı (%97) ikinci mevkiden yüzdört( %89) üçüncü mevkiden yüzüç(%42) kadın ve çocuk yüz kırkaltı yetişkin erkek ve gem 885 mürettebatından 212 kişi kurtulabilmişti. sabah dörtte filikalardan ilkine yardın ulaştı. sağ kalabilen 705 kişi yardıma gelen gemiler tarafından kurtarıldı.

YENİ BİR ÇAĞ

Yirminci yy.'ın en büyük deniz kazası olarak kabul edilen Titanik'in batması bir çok kişi tarafından 'kuşku çağının' başlangıcı olarak kabul ediliyor. En ileri teknoloji harikası olarak sunulan geminin her şeye rağmen batması insanlarda güven duygusunu derinden sarstı. 1500 kişinin hayatını kaybettiği dünyada duyulduğunda milyonlarca insan ağır bir şok yaşadı. Dönemin gazeteleri 'teknolojiye duyulan kör güvene korjunç darbe' manşetlerini atyılar. Olaydan üç hafta sonra İngiltere, kurtarma kayıklarında her yolcu için bir yer zorunluluğunu getirdi. Milletler arası heyetler,gemilerde telsizcilerin nöbet tutması mecburiyetini getirdi. Ve daha o yıl çıkmadan ünlü fizikçi Alekxandır Behn buz dağlarını elektroşok dalgaları ile denizin dibinden tanıyan ve yerlerini belirleyen' ekolot' isimli cihazı geliştirdi. 1500 kişiyle birlikte akala gelebilecek her türlü lüksün bünyesinde barındıran bir saray batmıştı. insan aklının ,insan duyarlılığının kordineli bir iş birliği oluşturamadığı bir yerde ne teknoloji ne de o görülmedik ihtişam hiçbir işe yaramamıştı.

GİZLİ RAPORLARDA NE VAR

ABD'de yayınlanan National Enquirer Dergisinin ortaya çıkardığı gizli rapor ile kazanın vehameti bir kez daha ortaya çıktı.National Enquirer Dergisinin gün ışığına çıkardığı ve 19 nisan 1912 tarihinde tamamlanarak Amerikan Senatosuna sunulan gizzli Titanik raporunda facia ile ilgili şimdiye kadar bilinmeyen gerçekler gözler önüne serildi. Bu rapora göre Titanik'in mürattebatı ve yolcuları kazanın olduğu anlarda dahi buz dağını ciddiye almamış hiçkimse çarpışmayı önemsememiş. Raporda yolculardan bazılarının kameralarına çekildiği bazılarının ise güvertede ki karlarla kartopu oynadığı belirtiliyor. Geminin gözcülerine dürbün verilmediği için buz dağlarının zamanında fark edilip rotayı değiştirmek gibi bir imkanının olmafı belirtilen gizli raporda gemi gözcülerinden ' Frederich Fleet'in açıklamalarına da yer veriliyor. İngiltere'den dürbün istedik. Bize verilecek dürbünlerinin olmadığını söylediler. Eğer dürbünlerimiz olsaydı buz dağını erken fark eder yolumuzu değiştirirdik diyor. Yıllar sonra ele geçirilen rapora göre gemide yolcuların yarısını bile kurtarmaya yetecek tahliye sandalı yoktu.Ayrıca soruşturma derinleştirilince bazı acı gerçeklerde ortaya çıktı. Korkak erkeklerle mürettebata tahliye sandallarında yer açmak için bazı kadınlar gemide bırakılmıştı.Bir sandala sadece erkekler bindirilmişti. Üçüncü kaptan Herbert Pitmen kendisinin bindiği sandala daha fazla kazazede almanın mümkün olup olmadığı sorusunu 'aslında sandalımız 20-30 kişi daha alabilirdi. Fakat geri dönersek insanlar sandala hucum edeceklerdi batma tehlikesini göze alamadık'diye cevaplamıştı. Titanik'in dik olarak atlantiğin dibine batışı üzerindeki insanlarıda dibe götürmüştü. Batış anında kurtulabilen yüzlerce insanda soğuk sularda yardım beklerken ölmüşlerdi. Titanik batmadan evvel 20 filika denize indirilmiş olmasına rağmen bunlardan sadece birisi geri dönüp denize dökülen insanları toplamaya çalışmış diğer filikalar ise girdaba kapılma ve saldırıya uğrama korkusuyla kaçmışlardı. Boğulanların yanında soğuk deniz suyuyla donan yüzlerce insanda o an ölmüştü.

Kaynak:National Geographic,www.netpano.com

EMLAK DÜNYASI

Emlak Dünyası
Ev bulma yarışı başlıyor!

Üniversite sınavı sonuçları açıklandı, 1 milyon 179 bin 944 adaydan 505 bin 83’ü büyük yarışı zaferl...

devamı»
TOKİ'den 'çok kıymetli' arsa satışı

TOKİ, Bakırköy-Ataköy sahil şeridindeki, 124 bin 980 metre kare büyüklüğündeki araziyi satışa çıkard...

devamı»
Hem piyasa canlansın, hem vatandaş sevinsin...

İngiltere'de mortgage krizi nedeniyle devlet bir dizi tedbir alırken, aynı olay bizim ülkemizde yaşansa aceba ne olurdu?

devamı»
Konut alanlara faizsiz kredi

İngiltere’de hükümetin, durgun emlak piyasasını canlandırmak için ilk kez ev alacak olan ve belli bir gelirin altında bulunan kişilere, alacakları evin değerinin yüzde 30’una kadar faizsiz kredi verme...

devamı»
TOKİ açık arttırmayla konut satacak

TOKİ mülkiyetinde bulunan 766 adet dükkan ve 66 adet konut 18 Eylül 2008 tarihinde yapılacak açık artırma ile satılacak

devamı»
Emlak piyasası borsa gibidir

Her zaman söylenir ‘emlak piyasası borsa gibidir’ diye

devamı»
Bu evin herşeyi tersten!

Antalya’nın Alanya İlçesi Kargıcak Beldesi'ndeki Goldcity Turizm Kompleksi’nde bulunan ters ev, görenleri şaşırtıyor

devamı»
118 YTL'ye 120 bin YTL'lik teminat

En riskli bölgedeki (birinci derecede risk bölgesindeki) 100 metrekare betonarme bir konutun DASK poliçesi için prim bedeli yıllık 118 YTL

devamı»
İmar planları şeffaf olsun, arsa sahipleri kazıkla...

Silivri'deki bir tarlanın imar oyunlarıyla nasıl altın değerinde bir arsaya dönüştürüldüğüne ilişkin haberleri okuyor ya da izliyorsunuz

devamı»
Hükümet, TOKİ'ye padişah yetkisi verdi

Hükümet, hafta içinde çıkardığı bir yasayla Toplu Konut İdaresi'ni (TOKİ) padişah yetkileriyle donattı

devamı»
İmar planında TOKİ ve ÖİB’ye süper yetki

Büyük gayrimenkul satışlarının önünü açacak 5793 sayılı kanun Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi

devamı»
Emlak piyasası gözaltında!

Gelir İdaresi Başkanlığı, gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir vergi incelemesine hazırlanıyor

devamı»

SERAMİK DÜNYASI

Toprağı ellerinizle şekillendirip renklendirerek yalnızca size özel eşyalar yaratmak ister misiniz?


Çamuru keşfetmek ve seramik sanatını öğrenmek, bu uğraşı hobileri arasına katmak isteyenler için artık bir çok kurs ve eğitim merkezi var. Eğer seramik yapımı ilginizi çekiyorsa heykel ve artistik form üretimi için çamur şekillendirme, pigmentlerle sır ve çamur renklendirme, sırlama, dekorlama yöntemleri ve tornada form çekme gibi bir çok alanda uzmanlaşabilirsiniz.

Yapım aşamasında bir çok işlem gerektiği için seramik yapımı evinizde yapabileceğiniz türde bir uğraş değil maalesef. Bu nedenle hem başlangıçta eğitim almak hem de sonrasında bu uğraşınızı sürdürmek için bir eğitim atölyesine ya da galeriye devam etmeniz gerekiyor.

Seramik yapımı hakkında biraz bilgi sahibi olabilmeniz için çamurun bu sanatsal yolculuğunu sizler için kısaca özetleyelim istedik. İşte adım adım seramik yapımı:
*Toprak, su ile karıştırılarak çamur haline getirilir.
*İyice yoğurulan çamur plakalar halinde dökülerek istenilen kıvama gelinceye kadar kurutulur.
*Kıvama gelen plakalar sucuk makinesi adı verilen alete sokulur.
*Çamur plakaları sucuk makinesinde iyice sıkıştırılarak 20 cm çapında sucuklara dönüştürülür.
*Elle tekrar yoğrularak sucukların havası alınır.
*Torna makinesine yerleştirilen çamura elle şekil verilir.
*Çekilen form metal veya tahta levhalarla rotüşlenir.
*Tarak, metal çubuk vs. gibi aletlerle form üzerine değişik motifler işlenir.
*Form, tornadan misina veya tel ile tabanından kesilerek ayrılır. *Pişirme işleminin gerçekleştirileceği fırınlar odunla doldurulur. *Oluşturulan formlar oda şartlarında kuruduktan sonra bu fırınlara yerleştirilerek pişirilir.
*Pişirilen formlar soğuduktan sonra fırınlardan çıkarılır.
*Yüzeyi parlatmadan önce formlar tahta plakalar üzerine dizilir.
*İnce halde hazırlanan su ve toprak karışımı bir bez vasıtası ile formların yüzeyine sürülür.

Ama toprak ve suyun ellerinizde bütünleşerek dilediğiniz bir formda hayat bulması için tüm bu uğraşlara deyeceğine eminiz.

Dünya Mimarlık Kongresi Vadisine Dev Vinçler

Dünya Mimarlık Kongresi Vadisine Dev Vinçler
Dünya Mimarlık Kongresi Vadisi'ne Dev Vinçler
Seneye İstanbul'da yapılacak Dünya Mimarlık Kongresi için Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla Mimarlar Odası'nın düzenlediği Kongre Vadisi Tasarım Yarışması sonuçlandı.

30 yaşındaki mimar Fatih Erduran'ın projesi birinci seçildi. 1997 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden mezun olan, yüksek lisansını da aynı fakültede tamamlayan Erduran'ın kongre vadisine uygulanacak projesinin temel dayanağı vinç.

Kongrenin teması olan 'pazaryeri' konseptine uygun olarak Harbiye'den Maçka'ya kadar olan alana 60 adet kule vinç yerleştirilecek. Deyim yerindeyse kongre vadisi dev vinçlerin istilasına uğrayacak. Sergi odaları, standlar, dev ekranlar, panolar, spot lambaları bu vinçlerden aşağı sarkacak.

Aydan Balamir, Emre Arolat, Bünyamin Derman, Ersen Gürsel, Haydar Karabey, Selim Velioğlu ve Ahmet Özgüner'den oluşan 'asli jüri'nin tutanağında Fatih Erduman'ın projesinin diğerlerinden 'sakin bir güçle' sıyrıldığı ve kongre programını kentsel bir gösteriye dönüştürme gücüne sahip olduğu görüşüne yer veriliyor.

Tutanakta ayrıca "Vinçlerin kent siluetindeki egemenliği 'Burada bir şeyler oluyor' gözlemi ile başlayıp tüm kentliye yaygınlaşabilecek bilgilenme, iletişim ve entelektüel sorgulamaya olanak tanıyan bir düzenleme oluşturabilir" deniliyor.

Yarışma için verilen yaklaşık üç aylık süreyi sonuna kadar kullandığını belirten Fatih

5 Eylül 2008 Cuma

Salisbury Cathedral

The Cathedral Church of the Blessed Virgin Mary in Salisbury
Salisbury Cathedral

Salisbury is unique amongst medieval English cathedrals, built within one century with no substantial later additions. The building itself is remarkable, a testimony to the faith and practical skills of those who erected it.

But it is much more than an historical monument. It is the Cathedral Church of the Salisbury diocese and so the Mother Church of several hundred parishes in Wiltshire and Dorset. It is a centre of pilgrimage for hundreds of thousands of visitors every year. Every day, week in week out, for century after century, God is worshipped here. Above all it is a place of prayer.

Salisbury Cathedral


Cathedral Mission Statement

Salisbury Cathedral exists to make real the glory and presence of God in the world.

Our commitment is to:

* live out the teachings of Jesus Christ in today's world
* celebrate the presence of God through worship, music and art
* offer a warm welcome to all who come to the Cathedral
* strengthen church and community life in the diocese
* challenge injustice at home and abroad
* promote learning, personal development & spiritual growth


Launched in October 2006, Faith in the Future - our vision sets out our core values, purpose and vision for the next ten years. It includes eight key areas within which we want to put additional emphasis. This framework provides the foundations for determining the programme of how and when we can translate these aspirations into reality. Alongside this, work continues on our Masterplan which covers the physical changes that will be needed within the Cathedral and Close.

We hope the information on this web site will help you to look at the building with new eyes, to enjoy its history and to experience its atmosphere of worship.

The clergy and staff at the Cathedral are always here to answer your questions and if you have enjoyed using this site, then why not visit our guestbook to tell us your experience at Salisbury Cathedral.
We hope to see you again soon.

Reklamları En Pahalı 10 TV Programı

Reklamları En Pahalı 10 TV Programı

Reklamcılar İçin En Pahalı 10 Program

“Grey’s Anatomy” yayınına verilen 30 saniyelik bir reklamın değeri sizce ne kadar olabilir? Ad Age dergisinin haberine göre bu meblağ tam tamına 419.000 $. Bu da “Grey’s Anatomy”yi en pahalı reklam diliminde ilk sıraya taşıyor. İkinci sırada 358.00$’la Sunday Night Football (Amerikan futbolu maçları) yer alırken “The Simpsons” 315.00$’la listede üçüncü . İlk on içindeki diğer programlar ise şöyle sıralanıyor: “Heroes” (296,000$), “Desperate Housewives” (270,000$), “CSI” (248,000$), “Two and a Half Men” (231,000$), Survivor - “Private Practice” (her ikisi de 208,000$) ve “Prison Break” (200,000$).

4 Eylül 2008 Perşembe

IBAN Nedir

IBAN Nedir ve Ne Amaçla Kullanılır?
IBAN Nedir ?

Avrupa Birliği düzenlemeleri çerçevesinde, ülkeler arasında gerçekleştirilen para transferlerinin hızı ile kalitesini artırmak ve maliyetlerini düşürmek amacıyla International Bank Account Number-IBAN adı verilen uluslararası banka hesap numarası standardı geliştirilmiştir. IBAN bugün 33 Avrupa ülkesinde kullanılmaktadır.

IBAN'ın amacı Avrupa ülkelerindeki banka ve diğer finansal kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilen para transferlerindeki hataları ve bundan doğan gecikmeleri engellemektir. IBAN sayesinde transfer edilen para daha hızlı ve hatasız bir biçimde göndericinin hesabından alıcının hesabına geçmekte; böylece, işlemlerde oluşan hatalardan kaynaklanan bekleme süreleri ve ek maliyetler ortadan kalkmaktadır.
IBAN, Hesap Sahiplerine Nasıl Kolaylık Sağlar?

Günümüzde her ülkenin ve bankanın hesap numaralarının biçimi ve uzunluğu farklıdır. Bir başka ülkeye veya bankaya para transferi yapacak olan müşteriler, hesap numaralarında belirli bir standart olmadığından, para transferi yapacakları kişiden aldıkları karşı hesap numarasının doğruluğundan emin olamamaktadırlar.

Bir mal veya hizmet alımı söz konusu ise bir çok farklı satıcı tarafından gelen faturaların üzerinde değişik yapıda hesap numaraları yer almakta; bu da para gönderecek ithalatçı firmaların/kişilerin hata yapmalarına neden olmaktadır. Sonuç olarak yanlış hesap numaraları ile yapılan para transferleri gerçekleşmemekte; karşı hesap numarasının hatalı olduğu, para karşı bankaya ulaştığında ortaya çıkmaktadır. Hatalı işlemin düzeltilmesi için bir çok operasyon yapılmakta, işlemlerin süresi uzamakta ve maliyeti yükselmektedir.

IBAN uygulamasına geçen ülkelerde banka hesap numaralarının her biri için hesap sahiplerine bir IBAN verilir. Her ülke için belirli bir biçimi ve standardı bulunan IBAN'ın içinde özel bir şifreleme algoritması ile elde edilen iki basamaklı "kontrol rakamı" bulunmaktadır. Bir başka ülkeye ya da bankaya para transfer etmek isteyen bir müşteri, elindeki IBAN'ı gönderici bankaya verdiğinde, para, alıcı bankaya gitmeden önce alıcı hesabın IBAN'ı gönderici bankada kontrol edilir. IBAN yanlış ise para karşı bankaya gönderilmez ve yanlış işlem engellenmiş olur.
IBAN'ın Kullanımı
Almanya'da yaşayan Ahmet Bey'in, Türkiye'deki oğlu Ali'ye havale göndermek istediğini varsayalım.

* Ali, eğer bilmiyorsa X bankasına giderek hesabına ait IBAN numarasını öğrenir.
* Ali, IBAN numarasını babasına iletir.
* Oğlundan parayı havale edeceği hesabın IBAN'ını öğrenen Ahmet Bey Almanya'daki Y bankasına gider. Ahmet Bey oğlunun IBAN'ını Y bankasındaki görevliye verir ve bu hesaba havale yapmak istediğini söyler.
* Y Bankası görevlisi, Ahmet Bey tarafından verilen IBAN'ın doğru olup olmadığını önündeki ekrandan kontrol eder. Verilen IBAN doğru ise para transferi gerçekleşir.
* Para transferi doğru IBAN ile gerçekleştiğinden, Almanya'daki Y bankasından gelen havale mesajı Türkiye'deki X bankasına ulaştığında Ahmet Bey'in gönderdiği miktar, oğlu Ali'nin hesabına otomatik olarak geçer.


IBAN Standardı (IBAN Nasıl Oluşturulur?)

IBAN, dünyadaki tüm banka hesapları içinde yalnızca bir hesabı işaret eden; rakam ve harflerden oluşur. Her hesabın bir IBAN'ı vardır ve bir IBAN, yalnızca bir hesabı işaret eder.

Bir IBAN, en fazla 34 basamaktan oluşur. IBAN'ın ilk dört hanesi, iki haneli ülke kodu ve iki haneli kontrol rakamıdır. Kontrol rakamı, IBAN'ın doğru ve geçerli olup olmadığını gösterir. IBAN'ın bundan sonraki kısmı, ulusal banka hesap numarasını içerir. Bu bölüm, IBAN'ın toplam uzunluğu 34 haneyi aşmayacak şekilde her ülke tarafından serbestçe belirlenebilir.

Ülkemizin IBAN uzunluğu 26 hane olarak belirlenmiştir. Türkiye IBAN'ın biçimi aşağıdadır:
Bazı Avrupa Ülkelerinin IBAN Standartları Aşağıdadır:
Ülke Uzunluk Örnek Numaralar
Almanya 22 DE89 3704 0044 0532 0130 00
Avusturya 20 AT61 1904 3002 3457 3201
Belçika 16 BE68 5390 0754 7034
Danimarka 18 DK50 0040 0440 1162 43
Finlandiya 18 FI21 1234 5600 0007 85
Fransa 27 FR14 2004 1010 0505 0001 3M02 606
Hollanda 18 NL91 ABNA 0417 1643 00
İngiltere 22 GB29 NWBK 6016 1331 9268 19
İsveç 24 SE35 5000 0000 0549 1000 0003
İsviçre 21 CH39 0070 0115 2018 4917 3

IBAN'ın Elektronik Ortamda ve Kağıt Ortamındaki Gösterilişi

IBAN numarası, elektronik ortamda işlenecek ya da saklanacak ise (örneğin bilgisayara ya da ekrana IBAN girişi yapılması) tüm harf ve rakamlar yan yana boşluk veya herhangi bir ayrım karakteri (ayraç, virgül, tire vb.) olmaksızın yazılmalıdır. Bu gösterim şekline "elektronik gösterim" adı verilmektedir.

IBAN'ın kağıt üzerine basılmasına yönelik gösterimine ise "yazım gösterimi" adı verilir. Bu gösterimde ise IBAN soldan 4'lü basamaklara ayrılarak yazılır. Numaranın 4'erli gruplar halinde yazılmasından sonra son kısımda rakam artıyorsa bunlar da yan yana yazılır.
IBAN'ın Elektronik Gösterimi

TR5600061000 00012990022302
IBAN'ın Yazım Gösterimi

TR56 0006 1000 0001 2990 0223 02
Türkiye'de IBAN Kullanımı

Türkiye'de IBAN kullanımı 1 Eylül 2005 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu tarihten itibaren ülkemizde faaliyet gösteren tüm bankalar, müşteri tarafından talep edilen ve para transferine konu olan her bir hesap (vadesiz TL ve döviz hesapları) için birer IBAN numarası üretmiş olacaklardır.

Ayrıca bankalar 1 Eylül 2005'ten itibaren IBAN ile yurt dışına havale taleplerini karşılamaya ve yurt dışından IBAN ile gelen havaleleri kabul etmeye başlayacaklardır.
IBAN'ın Yurt İçi Para Transferlerinde Kullanımı

IBAN, yurt dışı para transferlerinde olduğu gibi ülkemizdeki bankalar arasındaki yurt içi para transferlerinde (EFT işlemlerinde) de 1 Eylül 2005 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanacaktır.

Böylece 1 Eylül 2005'ten itibaren müşteriler, bir banka ve diğer finans kurumundan, Türkiye'deki bir başka banka ve diğer finans kurumu nezdindeki bir hesaba IBAN ile EFT havalesi gönderebileceklerdir.

IBAN ile yapılan para transferlerinde alıcının şubesi, şehri vb. detayları bilmeye gerek olmayacak, yalnızca hesap numarası ile transfer işlemi gerçekleştirilebilecektir.

Böylece ülkelerarası para transferlerinde olduğu gibi ülkemizdeki bankalar arası EFT işlemlerinde de karşı banka hesap numarasının yanlış yazılmasından doğacak gecikme, yanlış hesaba geçme vb. riskler ortadan kaldırılmış olacaktır.

Gerek yurt içi gerekse yurt dışı para transferlerinde IBAN uygulaması zorunlu olmayıp mevcut hesap numaraları ile para transferi yapılmasına devam edilecektir. Para transferlerinde IBAN kullanmak alıcı ve göndericinin tercihine bağlıdır.
Müşteriler Ne Yapmalı?

Banka hesaplarınızın IBAN'larını almak için bankanıza başvurunuz. Hesaplarınıza ait IBAN'larınızı yalnızca bankanızdan alabilirsiniz. Başka kişi, kurum ve kuruluşların hesabınıza IBAN üretme yetkisi bulunmamaktadır.

IBAN ile gelen kolaylıklardan yararlanmak için hesabınıza para gönderecek olan kişilere IBAN'ınızı iletiniz; ülkeler arası ya da bankalar arası para transferi yapacağınız kişilerin IBAN'ını isteyiniz. Ticaret yaptığınız ya da size para transferi yapan kişi ve kuruluşlara vereceğiniz dokümanlara IBAN numaranızı mümkün olduğunca yazınız.

IBAN ile yapılan para transferlerindeki hata olasılığı oldukça düşüktür, gönderdiğiniz ve hesabınıza gelen IBAN'lı para transferleri hesap numarası ile yapılan para transferlerine göre çok daha çabuk sonuçlanır. Bu nedenle yalnız uluslararası para transferlerinde değil, yurt içi havale ve EFT işlemlerinizde de IBAN kullanmayı tercih ediniz.

IBAN Nedir ve Ne Amaçla Kullanılır?

IBAN Nedir ve Ne Amaçla Kullanılır?

Türkiye’de IBAN

IBAN Kullanan Ülkeler

Türkiye İş Bankası IBAN Konusunda Size Hangi Hizmetleri Verecek?

IBAN Hesaplama

Daha Fazla Bilgi İçin

IBAN, para transferlerinin yanlış hesap numarası ile yapılmasını önlemek amacıyla ilk olarak Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkmış bir hesap numarası standardıdır.

Her ülkenin ve her bankanın hesap numaralarının uzunlukları ve biçimleri farklı olduğundan, bir başka bankadaki bir hesaba para transferi yapmak için bankalara başvuran müşteriler yanlış hesap numarası kullandıklarında, karşı bankada paranın aktarılacağı doğru adres bulunamamakta; havale göndericiye geri dönmektedir. Bankalarda zaman ve iş gücü kaybına neden olan bu durumlarda, aktarılacak paranın doğru adresini bulmak için alıcı bankada birçok işlem yapıldığından, göndericiden ek masraflar tahsil edilmektedir.

Söz konusu olumsuzlukların önlenmesi için Avrupa Birliğindeki tüm ülkelerinin para transferlerinde ortak bir hesap numarası standardı kullanması Avrupa Birliği düzenlemeleri ile sağlanmıştır. IBAN- International Bank Account Number (Uluslararası Banka Hesap Numarası) adı verilen bu hesap numarası standardı, para transferlerindeki bu olumsuzlukları önleyecek özelliklere sahiptir:

* Avrupa Birliği Standardı çerçevesinde en fazla 34 basamak uzunluğunda olan IBAN’ın ilk iki hanesi, tüm ülkelerde standart olmak üzere ait olduğu hesabın ülke kodunu ve iki haneli kontrol rakamını içermektedir. Kontrol rakamları, IBAN’ın içerisinde bulunan diğer rakamlar üzerinde bir takım hesaplamalar yapılarak ulaşılabilen rakamlardır. Bu hesaplamalar standart ve herkesçe bilinen bir yöntem ile yapılmaktadır ve IBAN kullanan bütün ülkeler kontrol basamaklarını bu hesaplama standardına uygun şekilde hesaplamaktadır. Bu nedenle, IBAN’ın içerisindeki basamaklardan biri veya fazlası yanlış veya eksik yazılırsa, yukarıda sözü edilen standart hesaplama yapıldığında IBAN’ın içerisindeki kontrol rakamından farklı bir rakama ulaşılacak ve IBAN’ın yanlış olduğu anlaşılacaktır
* 34 basamak uzunluğunu aşmamak ve ilk 4 hanede ülke kodu ile kontrol basamaklarını içermek koşulu ile her ülke kendisine ait IBAN’ların basamak sayısı ve biçimini gösteren ülke IBAN standardını serbestçe belirleyebilmektedir. Ülkeler, belirledikleri IBAN basamak sayısı ve biçimini IBAN kullanan diğer ülkelere duyurmaktadır. Bu sayede, her ülke diğer bir ülkeye ait IBAN’ın uzunluğunu da kontrol edebilmektedir.

Bu özellikleri sayesinde IBAN, para transferi talebi gönderici bankaya ulaştığında alıcı bankaya transfer mesajını göndermeden kendi içerisindeki özel ve standart hesaplama yöntemi ile kontrol edilebilmekte ve yanlış bir IBAN ile yapılmak istenen para transferi başlamadan engellenmiş olmaktadır.

IBAN, var olan hesap numaralarının yok edilmesini ya da bu numaraların para transferinde kullanılmamasını gerektirmemektedir. Uygulamada para transferine konu olan her hesabın numarasının yanı sıra bu hesaba bir de IBAN üretilmektedir. Para transferlerinde IBAN’ın kullanılması durumunda yukarıda sözü edilen avantajlar elde edilmektedir. Ancak –IBAN kullanımının zorunlu tutulduğu ülkelerin dışındaki- müşteriler istedikleri takdirde IBAN kullanmaksızın mevcut hesap numarası ile para transferi yapabilirler.

IBAN, sağladığı bu tür faydalar nedeniyle Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra diğer bazı ülkeler tarafından da kabul görmüştür ve uygulanmaktadır. Bazı ülkeler, IBAN’ı yurtiçi para transferi işlemlerinde de kullanmaya karar vermişler; bazı ülkeler de aralarındaki ve kendi sınırları dahilindeki para transferleri için IBAN kullanımını zorunlu hale getirmişlerdir.



ANA SAYFA | ENGLISH | İnsan K

1 Eylül 2008 Pazartesi

Monaco&Grand Canal

Monaco&Grand Canal

The hotel Monaco & Grand Canal, is housed in a charming building dating back to the 17th century situated in the centre of Venice, facing the Canal Grande, overlooking the Basilica della Salute and the Isola di San Giorgio Maggiore. The property has recently been renovated and is fully air conditioned, offering 9 ample meeting and congress rooms that can accommodate up to 250 people and feature state-of-the-art facilities.
Hotel Amenities

• Entire property is air conditioned
• Lift/elevator
• Access for disabled
• Credit card accepted
• Baby sitter
• Bar
• Restaurant
• Laundry room
• Room service - 24 hour
• Front desk - 24 hour
• Front desk - fax service
• Tourist information
• Meeting room
• Meeting lounge
• Banqueting service
• Air conditioning
• Heating
• Rooms with view
• Hairdryer in room
• Safe box
• Mini bar
• Direct dial phone
• Satellite TV
• Facilities for disabled people
• Congress faciliti

The Fullerton Hotel Singapore

The Fullerton Hotel Singapore


Singapore
Style: Classic Luxury. Rooms: 400.
Offering luxurious accommodation in the heart of Singapore's arts and financial districts, The Fullerton Hotel Singapore is a masterpiece of understated comfort and elegance. Transformed from the Fullerton Building which was built in 1928, its rich heritage, neo-classical architecture and strategic location make it an inspiration to business and leisure travellers.The hotel is in the bustling island of Singapore, a major financial centre in Asia and the busiest port in the world. Located at the southern tip of the Malaysian Peninsula, between Malaysia and Indonesia, the country celebrated its 40th year of independence in 2005. The Fullerton Hotel's prime location in the heart of the Civic District is in tandem with its rich history. Located in the Central Business District, the hotel is a 25-minute drive from Singapore Changi Airport, 12 minutes' from the Singapore Cruise Centre at HarbourFront and 10 minutes' from the Malayan Railway Station. It is also a short stroll from the Raffles Place Mass Rapid Transit (MRT) station. For sight seeing options and tourist attractions, one need not look far - The Fullerton Hotel enjoys close proximity to Singapore's vibrant riverside entertainment belt of Boat Quay and Clarke Quay; and the cultural venues of Victoria Theatre and Concert Hall, Esplanade - Theatres on the Bay and the Asian Civilisations Museum. It is also within minutes from the shopping malls of Raffles City and Suntec City, as well as Orchard Road - Singapore's main shopping belt. Since opening in 2001, The Fullerton Hotel, a member of the Singapore Hotel Association, has won a number of noteworthy awards. Voted the Best Hotel in Asia in the Conde Nast Traveler Readers' Choice Awards 2006, this 400-room award-winning luxury hotel successfully blends the old and new to present an unsurpassed five-star accommodation experience for business and leisure travellers.

Hotel Barcelona Catedral

Hotel Barcelona Catedral

An exclusive new and modern designed 4-star boutique hotel (opened in October 06) located right in front of the Cathedral just where you want it right in the centre, next to las Rambles and Plaça Catalunya (Barcelonas main square and reference point). The hotel offers guests good quality, centrally located accommodation and personalised service, creating a relaxing and comfortable atmosphere for your stay whatever its purpose. A great option for getting to know and discovering Barcelona. Enjoy a free guided cultural walk around Barcelona's Gothic Quarter every Sunday.

General
Parking (fee required), Restaurant, Bar, 24-Hour Front Desk, Newspapers, Non-Smoking Rooms, Rooms/Facilities for Disabled Guests, Elevator, Safety Deposit Box, Soundproofed Rooms, Heating, Design Hotel, Luggage Storage, Gay Friendly, Allergy-Free Room Available.
Activities
Fitness Centre, Solarium, Library, Hiking, Outdoor Swimming Pool.
Services
Room Service, Meeting/Banquet Facilities, Business Centre, Laundry, Dry Cleaning, VIP Room Facilities, Breakfast in the Room, Ironing Service, Bridal Suite, Internet Services, Currency Exchange, Bicycle Rental, Packed Lunches, Car Rental, Tour Desk, Fax/Photocopying, Ticket Service, Wi-Fi/Wireless LAN, Free Wi-Fi Internet Access Included
Room information
Services, 80 rooms with tea and coffee facilities in room, non smoking rooms, VIP rooms, disabled facilities, baby coats, interactive T.V. and international satellite T.V. channels, radio, minibar, laundry service, air conditioning and heating, safe deposit box computer size, hairdryer, small pets accepted, radio, credit cards, free internet connection, wireless Internet, parking.
Travel information
By car or taxi: take Ronda litoral exit Ciutat Vella, then take Via Laietana up and the hotel is located just past the Cathedral to the left.By train: station Plaça Catalunya and 5' walk. Underground: Jaume I station. Airport bus: last stop Plaça catalunya and then 5' walk, taking the Porta de l'Angel street and then to the left. GPS position Latitud: 2º 30 ‘ 30 “ Longitud: 41º 23 ‘ 4 “.

ÇİN OTELLERİ

White Swan Hotel, Guangzhou


White Swan Hotel: Günümüz Çin'inin heyecan verici sembolü White Swan Hotel tarihi Shamian Adası'ndaki lüks oteller merkezinin içindedir. Otelin bir yanında Banyan bahçesi ve diğer yanında Pearl nehri bulunmaktadır. Güney Çin'in en etkileyici lobisine sahip otel yeni tamamalanan tam donanımlı konferans salonu ile işadamları için ideal bir merkezdir.

White Swan Hotel'de Çin ve Batı mutfağının mükemmel çeşitliliğini sunan restaurantlar vardır. Jade River Restaurant etkileyici bahçe dekorasyonu içerisinde Canton mutfağının seçkin örneklerini ziyaretçilerine sunmaktadır. Japon Restaurant'ında ise geleneksel Kyoto lezzetlerini bulabilirsiniz.

Wanfu Gezi Teknesi ile Pearl nehrini keşfe çıkabilirsiniz.


Dong Fang Guangzhou Hotel

White Swan Hotel / Guangzhou

Address : Shamian Island Guangzhou China
Postal code : 510061
Tel : +86 20 81886968
Fax :+86 20 81861188
E-mail : swan@whiteswanhotel.com
Web : www.whiteswanhotel.com

White Swan Hotel Bölge Haritası için Tıklayınız


Metro ile ulaşım Hotel-Liuhua 8 km Hotel-Pazhou 14 km

ÇİN'e GEZİYE ÇIKMADAN ÖNCE


GEZİYE ÇIKMADAN ÖNCE

• Çin’e yapacağınız seyahatleriniz için önceden Çin’den orijinal davetiye getirmeniz gerekir. Bundan ötürü seyahatinizin başlangıç tarihinden önce, vize işlemleri için yeterli süreyi göz önünde bulundurunuz.

• Geziye çıkmadan önce pasaportunuzun, uçak biletlerinizin ve kredi kartlarınızın 2’şer adet fotokopilerini alınız. Bir zarfa koyup aradığınız zaman direk ulaşabileceğiniz bir yere yerleştiriniz. Herhangi kaybetme ve çalınma ihtimaline karşı, bu fotokopiler işinize yarayacaktır.

• Sürekli kullandığınız ilaçlarınızın miktarını kontrol ediniz ve bir miktar fazlasını yanınıza almayı ihmal etmeyiniz.

• Yanınızda bol miktarda kartvizit bulundurunuz.

• Pasaportunuzu her ne sebeple olursa olsun tanımadığınız kişilere vermeyiniz.

• Fuar dönemine yönelik olarak Çin’de bulunacağınız Ekim ve Nisan aylarında hava durumu genellikle oldukça nemli ve 20 derece civarındadır. Yanınıza buna uygun kıyafetler ve rahat yürüyüş ayakkabıları almanızı tavsiye ederiz. Giderken, yanınıza kullanacağınızdan fazla giyim eşyası almamanız, dönüşte bagaj ağırlığınızın azalmasını sağlayacaktır.

• Çin yemekleri damak tadınıza uymuyorsa, yanınızda vakumlanmış yiyecekler, konserveler bulundurmanızı tavsiye ederiz. Kahvaltılık tarzı zeytin, peynir, kaşar gibi gıdaları bulmanız çok zordur. Mc Donald's, Pizza Hut gibi Dünyaca ünlü bütün "Fast Food" restaurantlarını Çin'de hemen her yerde kolaylıkla bulmanız mümkündür.



GEZİ BOYUNCA

• Yabancı ve Sosyalist idareye sahip bir ülkede olduğunuzu unutmayınız. Seyahatiniz esnasında işlenebilecek hergangi bir suç durumunda bu ülkenin kanunları geçerli olacaktır. İnsanlarla tartışmayınız ve elle temas etmeyiniz. Bu Çinliler için çok onur kırıcıdır. Sadece tokalaşmanız yeterlidir, öpmekten kaçınınız.

• Çin’de beklenmedik hergangi bir durum ile karşılaşılması halinde, Elçilik veya Konsolosluk ile irtibata geçiniz. ELCILIK TEL: +86 (10) 653 22 347 / KONSOLOSLUK TEL: + 86 (21) 647 46 838


• Hong Kong ve Çin kara yolu gümrüklerinden geçerken bagajların muhakkak araçtan indirilip, bagajlarla birlikte pasaport kontrolüne gidilmesi gerekmektedir. Uçaklarda kişi başı 20 kg'lık bagaj sınırına dikkat edilmesi gümrük geçişlerinde kolaylık sağlayacaktır. 20 Kg'ın üzeri bagajlar için ek ücret talep edilmektedir.


• Otellerin shuttle saatleri dışında herkesin kendi başına fuara gideceği, dönüşlerde de tekrar shuttle saatlerini kaçıran yolcular ulaşımlarını kendilerinin yapacağı unutulmamalıdır. Shuttle'ları kaçıran müşterilerimiz için şirketimizin özel hizmeti yoktur.


• Oteldeki minibar, kuru temizleme, özel tv kanalı gibi servisler ekstra ücrete tabidir. Otelden ayrılırken bu hizmetleri kulllandıysanız kendiniz ödemelisiniz.


• Rehberlik hizmetini üstlenmiş olan personel, müşterilerin hava limanı/otel transferi ve otel giriş-çıkış işlemleri ile mesuldürler. Kendilerine yapılacak talep ve ilave hizmetler ekstra ücrete tabi olup teknik şartlar dahilinde değerlendirmeye alınır.


• Çin’de ve Hong Kong'da kredi karti yaygın olarak kullanılmaktadır. Her yerde döviz bozdurmanız mümkün değildir. Bunun için yanınızda Amerikan Doları bulundurmanızı tavsiye ederiz. Çin parasına "Yuen" denir. Takribi 100 USD - 820 Yuen'dir. Dolar paritesi 8.2 dir. Hong Kong para birimi Hong Kong Doları'dır. Dolar paritesi 7.78'dir. Takribi 100 USD - 778 Hong Kong Doları'dır. Konakladığınız otel veya bankalarda döviz bozdurmanız da mümkündür.

• Çin’de Uluslararası konusmaya açık GSM telefonlarıyla görüşme imkanı olduğu gibi Çin’den temin edebileceginiz Kontörlü kartlarla da (100 kontör, ortalama 15 usd ) Çin’de daha ucuz konuşabilir ve Türkiye’den aranabilirsiniz.


• Çinliler'in İngilizce seviyeleri çok iyi olmadığından arzu edenler için servis bedeli karşılığında profesyonel Çince-Türkçe tercümanlık hizmetleri verilir.

• Otelde az da olsa çantalarınızı taşıyan kişilere bahşiş veriniz.

• Türk tarzı yemek isterseniz, Arap ve Uygur restaurantlarına gidebilirsiniz. Gittiğiniz restaurantların merkezi yerlerde olmasına dikkat ediniz.

• Çinliler iş görüşmelerini yemekte yapmayı tercih ederler. Özellikle gidilecek akşam yemeklerinde balık restaurantlarını tercih etmenizi tavsiye ederiz.

• Halk tuvaletlerini kullanmayınız. "Fast Food" restaurantlarını veya otellerinizi tercih ediniz.

• Taksi fiyatları çok uygundur. Genellikle taksi kullanınız. Otobüslere binip inmekte zorluk çekebilirsiniz. Metro ise kullanımı kolay ve rahattır.

• Taksi şoförünün sizi gereksiz yere dolaştirdığını anladığınız tektirde, taksinin ön camının sağında bulunan taksi numarasını not ediniz ve bu eylemi taksicinin görmesini sağlayınız. Cezası yüksek olduğundan dolayı ya sizden para almayacak ya da normal fiyatını talep edecektir.

• Hong Kong Türk Vatandaşlarına vize uygulamamaktadır. Girişte 3 aylık vize verilir.

• Çin’den Hong Kong’a geçtiğinizde Çin vizeniz "çift girişli" veya "çok girişli" değilse tekrar Çin’e giremezsiniz. Hong Kong havaalanından veya bazı diğer vize ofislerinden vize almanız gerekir. Fakat bu yöntem risklidir. Vize alamamanız durumunda Çin’e giremeyebilirsiniz. Seyahate çıkmadan önce planınızı iyi yapın ve seyahat programınıza uygun vize alın.

• Hong Kong’da fuar dönemlerinde boş oda bulmanız zordur. Bundan dolayı seyahate çıkmadan önce rezervasyonuzu yaptırmanızda yarar vardır.

• Çin’den Hong Kong’a seyahatlerinizde tren, otobüs ve uçak yolculuğunu kullanabilirsiniz.

• Şehirlerarası tren yolculukları yapmak için biletinizi en az bir gün önceden alınız. Aynı gün bilet almanız genelikle mümkün değildir.

• Çin’de alışveriş yaparken pazarlık yapınız. Size çarşı pazarda verilen fiyatın yaklaşık dörtte birini önerebilirsiniz. Üzerinde fiyatların yazılı olduğu alışveriş merkezlerinde ise pazarlık yapmanız zordur.

Verimli Fuar Seyahatleri Dileriz.